Rahmet ve Sevgi Peygamberi

Peygamber Efendimiz

Rahmet ve Sevgi Peygamberi, Kutlu Doğum haftası denildiğinde, Hz. Peygamberi anmak, daha da önemlisi onu anlamak, onun temsil ettiği aşkın değerler bütününü tanımak ve hayatımıza ışık tutan bir meşale yapabilmek çabası akla gelir. Kur'ân-ı Kerim'in evrensel mesajı, Hz. Peygamberin örnek şahsiyeti ve ahlâkı bu değerler bütününün temel öğeleridir.
Hz. Peygamberi örnek almak demek tarihe gitmek ve gömülmek değil. O büyük şahsiyeti tanımak ve sevmek, onun insanlığın huzur ve mutluluğu için yaptığı çağrıyı güncelleştirerek hayatımıza yansıtmak, onun ahlâkının ve çizgisini davranışlarımızın mihveri ve rehberi yapabilmek demektir.
Bir ölçüdeki tarihteki kutlama faaliyetlerinin canlandırılması, günümüzle Hz. Peygamber dönemi, Selçuklu, Osmanlı dönemleriyle bir köprü kurulması, geçmişle geleceğin bütünleştirilmesi şeklinde de anlatabilecek Kutlu Doğum haftası etkinlikleri bugün özellikle dinî ve kültürel hayatımızda meydana getirdiği canlılık ile bir dönem arz etmektedir.
İlk yıllardan itibaren toplumun bütün kesimleri tarafından coşku ile kutlanan Kutlu Doğum haftası, artık ülkemizin beklenen bir kültür faaliyeti güzel bir geleneği oldu.
Geçim telaşı, gelecek kaygısı, bencillik, mevki ve gücün sanal mutluluğu ya da yoksulluğun yol açtığı umutsuzluk gibi farklı yönlerden hayatımıza giren bir dizi olumsuzluklar karşısında o rahmet peygamberinin mesajına, Onu tanımanın ve sevmenin sağlayacağı güven ortamına hep ihtiyacımız oldu ve olmakta. 
Peygamber Efendimiz bizler için Kur'ân'ın âdeta yaşayan bir örneğidir. Kur'ân bizleri onu örnek almaya çağırır. Bizler onun sünneti etrafında toparlanıp bilinç ve kimlik kazandık. O hiç kimseyi ayıplamadı, kötülüğe karşılık vermedi ve nefsi için intikam almadı. Af ve hoşgörü sahibi idi. Etrafındakileri hiç incitmedi. Kendisinden talepte bulunanı geri çevirmedi. Onun hayatında ve öğütlerinde bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatacak güçlü bir ışık vardır.
O rahmet ve sevgi peygamberiydi. Yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek ve merhamet etmek onun sünnetidir. Nitekim Kâinatın Efendisi "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek manada iman etmiş olamazsınız." buyurarak imanı toplumsal barışın temel taşı yaptı. Kendisinden düşmanlarına karşı beddua isteminde bulunanlara onun verdiği cevap kendisinin bunlar için değil rahmet ve merhamet peygamberi olarak gönderildiği şeklinde olmuştur. Öz bir ifadeyle o, insanı insan yapan erdemlerin, değerlerinin odaklandığı bir şahsiyetti. İnsanlık, artık iyi ile doğruyu, güzel ile çirkini onun penceresinden bakarak daha berrak görme şansına sahip oldu.
Hz. Peygamberi örnek almak deyince onu taklit etmeyi ve sünneti belirli şekillere hapsetmeyi değil onu tanımayı ve sevmeyi, getirdiği mesajın özüne kavramayı ve aktüelleştirmeyi, ondan davranışlarımıza yön verecek ilkeleri ve amaçları çıkarabilmeyi anlıyoruz. Onun sünnetinin etkinlik ve dinamizm kazanabilmesi için, tarih bilincinin de devrede olduğu böyle bir bakış açısına ihtiyaç vardır.
Yaklaşık iki asırdır Batı ve onun etkisinde kalan kültürlerde dinin sonunun yaklaştığı ve modernite karşısında varlığını sürdüremiyeceği tezi hakim oldu. Genelde ideolojik bir yönelim arz eden bu teze göre, modernleşme ile birlikte hem toplumsal hem de bireysel ve bilinç düzeyinde din gerileyecek ce zamanla yerküreden tamamen silinecekti. Hatta bunun için tarih öngörüsünde bulunanlar bile oldu. Kimisi 19. yüzyılın, kimisi 20. yüzyılın sonunu dinin ölüm tarihi ilan etti. Bu öngörü sahipleri bilmin ilerlemesi, teknoloji kullanımının yaygınlaşması, şehirleşme ve rasyonelleşmenin artmasıyla birlikte dinin kaybedenler hanesinde yer alacağını savundular.
Kısacası, onlara göre din ve bir adı da çağdaşlık olan modernite birbirleriyle çelişen iki ayrı dünyanın olgularıydı. Birinin varlığı diğerinin yokluğu anlamına gelmekteydi. Din ve Çağdaşlık bir arada bulunması hoş karşılanmayan iki kavramdı. Pozitivist ve materyalist düşünce akımlarının tesirinde kalan ve kendilerini entelektüel kategorisine yerleştirenler Din ve Çağdaşlık kavramlarının yan yana bulunmasına dahi tahammül gösteremediler; dini çağdaşlığın bir düşmanı olarak algıladılar ve sundular. Bunun karşısında belki de bu sunuma bir reaksiyon olarak din hanesinden de aynı şekilde düşünüp çağdaşlığı dinin karşıtı olarak görenler oldu. Tabii bu durum yıllarca bir sürecek çatışma ortamı doğurdu. Batı'da çok keskin bir şekilde yaşanan ve kilise ile bilim dünyasının arasını kalın çizgilerle ayıran bu ortam maalesef İslâm dünyasına da taşındı. Popüler dinî kültürün gelenek adı altında var olan üretimleri bilim ve rasyonellik adına da hor görüldü. Müslüman toplumların sosyo-kültürel yapılarını yansıtan çeşitli refleks ve karakteristikleri İslâm'a mâl edildi. Böylece İslâm modernin, çağdaşlığın ve değişimin karşıtı ya da en azından engelleyicisi olarak görüldü.
Bunun karşılığında Müslüman dünya sosyo-kültürel yapısı gereği kendi kültür dokusuna dayalı bir formül geliştirerek kendi modernliğini üretemedi. Dolayısıyla, modernliği hep ithal etmek zorunda kaldı ve bu da gerek tarihsel süreçte müşahede ettiğimiz, gerekse bugün bizzat yaşadığımız çeşitli problemlere yol açtı.
İslâm dünyası yıllarca modernite karşısında tamamen dışlayıcı bir tavır takındı. Moderniteye direndi ve başarısız oldu. Ancak sonunda modernite ile barıştı. Belki boyun  eğdi. Oysa başlangıçta moderniteyi tamamıyla reddetmek yerine onu şekillendirici bir tavır takınsaydı, bugün çok daha güçlü konumda olurdu.
Fakat artık memnuniyetle ifade edebiliriz ki, bugün İslâm dünyasının bir kısmı, özellikle de ülkemiz fizik dünyamızın gerçekliği ile maneviyat dünyamızın ihtiyaç ve derinliğini birleştirdi; aslında probleminin moderniteyle değil, ideolojik veya pozitivist modernizmle olduğunu fark etti. Dolayısıyla bugün artık Müslümanlar belki ideolojik anlam içeren "çağdaşlaşma" ve "çağdaşlaştırma" kavramına karşı çıkabilirler, ama "çağdaşlık" kavramına karşı çıkamazlar. Çünkü "çağdaşlık" kendimizi içinde bulduğumuz ve din adına kayıtsız kalamayacağımız bir olgudur.
Gerek İslâm'ın iki temel kaynağı Kur'ân ve Sünnet, gerekse sahih dinî gelenek, statikliği savunmak bir tarafa,çağdaşlığın en temel iki öncü kavramı olan değişim ve dinanizmi teşvik eden bir duruş sergilemektedir. Kutsal kitabımız Kur'ân-ı Kerim insanı dinanizme çağırmakta ve bugün "insan hakları"nın en temel unsurlarından sayılan "tercih hakkını" insana tevdi etmekte, hatta bir haktan öte onu insanın boynuna bir borç olarak asmaktadır. Hz. İbrahim'i "putlara tapan babalarının yolu"ndan ayıran, ona rasyonel bir yolculuktan sonra "tevhid" durağını buldurtan işte bu hakkın veya "irade"nin kullanılmasıdır. Ahiret öğretisini, cennet vaadini veya cehennem tehdidini anlamlı kılan şey de zaten insan irade gücünün tevdi edilmesi değil midir?
"Din", "değişim", "çağdaşlık" veya "modernlik" üzerine yapılan en önemli hata modern olanın belirli bir zaman ve coğrafya ile sınırlı olduğunu zannetmekten kaynaklanmaktadır. Oysa çağdaşlık veya modernlik, mesela sadece Batı Avrupa'da veya Kuzey Amerika'da olup bitenle özdeş görülemez. Böyle bir özdeşleştirme peşinde olanlar özellikle dindar bir görüntü sergileyen dünyanın diğer bölgelerini hem zaman hem de yaşadıkları sosyolojik evre bağlamında "geri" olarak göstermektedirler. Oysa Londra gibi İstanbul da, Paris gibi Tokyo da, Washington gibi Pekin de pekâla kendi modernitesini kendi çağdaşlığını üretebilir. Yukarıda değindiğimiz tarihsel süreçten kaynaklanan olumsuz nedenlerden dolayı belki bugün hâlâ bu üretimin din ile çelişeceği endişesi zihinlere takılabilir. Ancak şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki, İslâm dünyası artık bu üretimin eşiğinde olduğunun farkındadır ve özellikle Türkiye bunun için gerekli birikime ve irade gücüne sahiptir.
Dinin tarih boyunca en önemli toplumsal belirleyici olduğu  tartışılmaz bir gerçektir. Bu gerçek çağdaş dünya için de geçerliliğini korumaktadır. Bugün, insan potansiyelini geliştirme adına ortaya çıkan psikoterapi yöntemlerinden, ekolojik sorunlara ve uyuşturucu ile mücadeleye varıncaya kadar belki de tüm dünya toplumları,  dinin müdahalesine, katkısına, daha açıkcası "kutsal"a ihtiyaç duymaktadır. Ve İslâm çağdaşlık adına bu katkıyı sağlayabilecek, çağdaş dünya için yeni dinî formlar üretebilecek en dinamik dindir. 
Kutlu Doğum haftasında Peygamber Efendimizin dünyayı teşriflerini anarken, onun üstün şahsiyetini ve güzel ahlâkını tanımaya, getirdiği evrensel mesajı anlamaya  ve bütün bunları özünde barındırdığı dinamizmi içinde çağımıza taşımaya olan ihtiyacımızı bir kez daha fark ediyoruz.  

YORUM

Ad

Bakla,1,Blog,1,cevizli tahin,1,Dini Hikayeler,5,Dinimiz İslam,37,Faydalı Bilgiler,1,Genel,1,Hikayeler,8,Mobil,1,Pasta Tarifleri,20,Sağlık,31,Şifalı Bitkiler,30,Tarih,23,Yemek Tarifleri,11,
ltr
item
Yazar Halo: Rahmet ve Sevgi Peygamberi
Rahmet ve Sevgi Peygamberi
Rahmet ve Sevgi Peygamberi, Kutlu Doğum haftası denildiğinde, Hz. Peygamberi anmak, daha da önemlisi onu anlamak, onun temsil ettiği aşkın değerler bütününü tanımak ve hayatımıza ışık tutan bir meşale yapabilmek çabası akla gelir. Kur'ân-ı Kerim'in
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTrDnr-msxC54oX5CeZAr8D6xrJxfZj4Et1-yDdz10eoVMEHnag3ZAHN9hXN_4CBlXfTbQ8FHzs675aZl3of-UHbxkmHTUErrqEDC8cvmP6ywcAY4aAzq-MlP8V8-T6ZPMAPSMvB-iXi2U/s1600/Rahmet+Peygamberi.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTrDnr-msxC54oX5CeZAr8D6xrJxfZj4Et1-yDdz10eoVMEHnag3ZAHN9hXN_4CBlXfTbQ8FHzs675aZl3of-UHbxkmHTUErrqEDC8cvmP6ywcAY4aAzq-MlP8V8-T6ZPMAPSMvB-iXi2U/s72-c/Rahmet+Peygamberi.jpg
Yazar Halo
https://yazarhalo.blogspot.com/2018/02/rahmet-ve-sevgi-peygamberi.html
https://yazarhalo.blogspot.com/
https://yazarhalo.blogspot.com/
https://yazarhalo.blogspot.com/2018/02/rahmet-ve-sevgi-peygamberi.html
true
3722613241266003624
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi Herhangi bir mesaj bulunamadı TÜMÜNÜ GÖSTER Devamı Cevap Cevabı iptal et Sil By Ana Sayfa SAYFA YAYINLAR Tümünü Göster SİZİN İÇİN ÖNERİLEN YAZILAR ETİKET ARŞİV SEARCH TÜM YAYINLAR İsteğiniz ile eşleşme bulunamadı Geri Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Paz Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Oca Şub Mar Nis Mayıs May Haz Tem Ağu Eyl Eki Kas Şu anda 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago 5 haftadan fazla önce İzleyiciler Takip et BU PREMİUM İÇERİK KİLİTLİ Adım 1: bir sosyal ağda paylaşın. Adım 2: Sosyal ağınızdaki bağlantıya tıklayın. Tüm Kodu Kopyala Tüm Kodu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız. Table of Content