Kanuni Sultan Süleyman (İslam Erkekleri)

Kanuni Sultan Süleyman (İslam Erkekleri)

Kanuni Sultan Süleyman, Kanuni devrinde İslâm-Türk mimarisinin ölmez eserleri, mimarlık sanatının yüce devi Sinan vasıtası ile gerçekleştirilmişti. Kanuni kul hakkından çok korkardı ve adil bir halife olmaya çok gayret ederdi. Süleymaniye Camii ve Külliyesi tamamlanınca, mimarından işçisine kadar herkesi topladı. Allahû Tealâ'ya hamd ve şükür ettikten sonra konuşmasına başladı:

- Ey dîn kardeşlerim, bu cami-i şerif Allah'ın izni ile tamamlanmıştır. Hata ile ücretini alamayan varsa, gelsin ücretini alsın! Olabilir ki, o kimse burada değildir. Bulunanlara ricam ola; onlara bildireler! Onlar da gelip bizden haklarını alalar!
Belgeler araştırıldığında anlaşıldığına göre; inşaatın en zor zamanlarında hayvanlar için dahi bir program yapılmış; çalıştırılan at, merkep ve katırların dinlenme ve çayırda otlatma saatlerine dikkat edilmiş, hiçbir mahlûkatın hakkına tecavüz edilmemesine gayret gösterilmişti. Kanuni'nin bu muazzam mabedin inşaatında kul ve hayvan haklarına böylesine titizlik göstermesi, belki Süleymaniye Camii'nin esrarlı ve kabına varılmaz ruhaniyetinin temel sebeplerinden biridir.

Mimar Sinan'ın en ünlü eseri Süleymaniye Külliyesi'ydi. Taşlarının bile yerlerine abdestsiz konmamasına çok dikkat edildi. Halk ağzındaki yaygın şu sözler, gerçeğin tam ifadesidir:

"Süleymaniye'nin sahibi Sultan Süleyman, mimarı Sinan, hamuru îmândır!"

Mübarek bir gecede, Kanuni Sultan Süleyman, rüyasında Peygamber Efendimiz (S.A.V)'i gördü. Sultan Süleyman, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'i takip ederek, bugün Süleymaniye'nin inşa edilmiş olduğu yaklaşık yetmiş dönümlük arazinin bulunduğu çok güzel manzaralı tepeye geldiler. Bu tepe, hem Haliç'i hem de Boğaziçi'ni mükemmel bir açıdan görür. 

Peygamber Efendimiz (S.A.V), Sultan Süleyman'a; "Mihrabı buraya, minberi buraya olsun" dedi.

Kanuni Sultan Süleyman mübarek rüyadan uyandı ve şükürler etti. Mimar Sinan'ı çağırttı. Hiçbir açıklama yapmadan büyük bir heyecan ile rüyada gördüğü yere götürdü.

-Buraya bir cami bir de külliye yapacağız, diye sözlerine başladığında, Mimar Sinan söze karıştı:

-Sultanım, mihrabı burada, minberi burada olsun.. Sultan Süleyman şaşırdı:

-Sinan sen bu işten haberli gibisin.

-Sultanım dünkü rüyanızda ben de bir adım gerinizden geliyordum.

Yüzyılın tam ortasında, 13 Haziran 1550 günü padişahın isteğiyle Şeyhülislâm Ebusuud Efendi'nin mihrab duvarına ilk temel taşını koymasıyla inşaat başladı. Cami o günlerin en büyük külliyesiyle birlikte tasarlandı, Fatih Külliyesinden sonra bir bakıma devrin en büyük Külliyesin'den sonra bir bakıma devrin en büyük üniversitesinin merkezi olarak plânlandı. Etrafındaki binalar camiyi örtmediği gibi, araziye uygun yayılan küçük bir şehir görünümündeydi. Kanuni Sultan Süleyman'ın adıyla anılan Süleymaniye Cami ihtişam ve zarafet yönünden yalnız Türk mimarisinin değil, bütün dünya mimarisinin de en seçkin eserlerinden biridir. Pekçok mimarlık tarihçisi de bu kanaattedir. Ayrıca Mimar Sinan, caminin ve külliyenin inşaatında, bugün keşfedilen deprem mğhendisliği tekniklerini uygulamıştı.

Süleymaniye Camii'nin açılışında teknik şartlar göz önüne alınacak olunursa Kanuni, büyük bir kadirşinaslık göstererek:

-Bu büyük camiyi Sinan açsın! Çünkü en çok emeği geçen odur! dedi.

Sinan ise Hünkâr'a:

-Sultanım! Hattat Karahisari bu camiyi hatları ile tezyin ederken gözlerini kaybetti, âmâ oldu. Bu şerefi ona bahşedelim.

Süleymaniye'yi mükâfat olarak Hattat Karahisari'ye açtırdılar.

Süleymaniye Cami, İslâm ruhunun maddede şekillenmesidir. Uzaktan ellerini Rabbine uzatan dua halindeki bir insan siluetidir. Mimariye ibadetin ruhaniyeti sindirilmiştir. Mânâ, maddeye inanılmaz bir mükemmellikle yansımıştır. İçerisi bir mükemmellikle yansımıştır. İçerisi karanlık olmayan bir loşluktadır. Mü'mini, bir gönül heyecanı içinde mânâ alemine götürür. Okunmuş su gibidir. Bu cami, İslâm'ın en ulvî bir uslûpla maddeye aksedişidir. O, sanki susan ve sessizliği ile çok şey anlatan bir insandır. Zemininde beş yüz senedir devam eden secdelerin izleri, gelip giden, gidip de dönmeyen akıncıların hayalleri vardır. Harcını maneviyattan alan tarife sığmaz derecede yüce bir abidedir. Tarih boyu şanlı zaferlere dua mekânı olmuştur. Yahya Kemâl bu caminin ruhaniyetini şiirinde ne güzel seslendirir:

Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor birbiri ardınca ilâhî yapıya.
En güzel mabedi olsun diye en son dînin
Budur öz şekli hayal ettiği mimarinin.
Büyük Allah'ı anarken bir ağızdan herkes, 
Nice bin dalgalı tekbir oluyor tek bir ses!

Mimar Sinan, bu eserin kıyâmete dek ayakta kalması için bütün gayretini sarfetmiş ve sonra bu yolda dua etmişti. Kendi türbesini mütevazı bir imza gibi bir köşeciğe iliştiren Sinan, bu camiyi ziyarete gelenlerden kendisi için de bir dua talep etmişti. Eserlerinin sanat incelikleri ve dayanıklığı ile hâlâ aşılamaması, dünya da hayret uyandıran bir husustur. Bugün dahi, ancak onu taklit edebilen mimar büyük sanatkâr ünvanını alabilmektedir. Zira kendisini aşan biri çıkamamıştır.

Kanuni devrinde dünya çapında iki büyük sanat abidesi meydana geldi. Bunlar: Mimaride Süleymaniye; şiirde ise, Bâki'nin Kanuni Sultan Süleyman'a yazdığı mersiyesidir. Bu mersiyeden bir beyit şöyledir:

Ol şehsüvâr-ı mülk-i seâdet ki rahşına 
Cevlân deminde arsa-i âlem gelürdi teng

O saadet ülkesinin şehsuvarı (usta birinci olan Muhteşem Sultan), atının üzerinde (şahlanıp) dolaştığı zaman, bütün yeryüzü ona dar gelirdi.

Kanuni'nin aynı zamanda çok hassas bir kalbe sahip olması, onu şiir sanatına da yönlendirdi. Muhibbî mahlâsı ile çok güzel şiirleri vardı. Divanındaki gazellerinin sayısı 3000'e yaklaşır. Hastalığı sırasında yazmış olduğu şu seçkin beyti dillerden düşmez:

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, 
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.

Yaradan'dan ötürü yaratılanlara merhametin, şefkatin ve sevginin müesseseleşmiş şekli olan vakıflar da, onun devrinde kemâl noktasına ulaştı. Yapılan camilerin yanına şifahaneler, sebîller, hamamlar, kervansaraylar (misafirhaneler), kütüphaneler ve medreseler açıldı ve toplumun maddî ve manevî dengesi kuruldu. İmkânlar muhtaçlara cami vasıtasıyla infâk edilerek toplumun zengin, fakir, hasta, sıhhatli, çareli ve çaresizlerinin birbirleri ile kaynaştığı muhabbet odağı oldu. Bu gayret ve faaliyetler, toplumun mustarip fertlerine müşfik bir ana kucağının sıcaklığını  kazandırdı.
[post_ads]
Kanuni dönemi Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrindeki sahâbe olan ensar ve muhacirinin omuzdaşlığından  örnek alan dayanışma toplumunun feyz ve bereketi ile doldu. Bu devirde; İslâm dîninin görünen cephesi ile beraber, kitap ve sünnetin ince hikmetleri ile edebî hayat sermayesi olan tasavvuf hayatında insanları tekâmül ettiren büyük gönül erleri yetişti. Ümmetin rehberleri ve feyz pınarları olan bu büyük mürşidlerden bazıları şunlardır:

Muhammed Zahit Bedahşi, Sümbül Efendi, İbrâhîm Gülşeni, Merkez Efendi, Hızır Efendi, Yahya Efendi...

Bu örnek kişiler, imparatorluk semasının gönüllere yansıyan pırıltılı yıldızları oldu. Yetiştirdikleri insanlar bu dünyada örnek kişiler oldu. Böyle manevî kuvvetlerle takviye edilerek dünya coğrafyasına hükmeden, dâhi padişah, büyük cihangir Kanuni Sultan Süleyman, şahsiyeti ve icraatı ile tam ve emsalsiz bir ihtişamın temsilcisiydi.

Güçten ve takatten kesilmiş olduğu halde iştirak ettiği Zigetvar Seferi, Kanuni'nin gayret ve îmânını göstermeye kafidir. Devrindeki sayısız sefer ve fetihlerin çoğuna bizzet iştirak ve kumanda etmiş bulunan Kanuni, son seferi olan Zigetvar'a çıkacağı zaman, Sadrazam Sokullu, Kanuni'nin huzuruna gelerek:
Kanuni Sultan Süleyman

-Sultanım, ümmete sayısız zaferler hediye ettiniz! Yoruldunuz! Ömrünüzü âlem-i İslâm'a vakfettiniz! Bu seferin meşakkatine bu yaşta katlanmanız müşküldür. Bu sebeple siz, İstanbul'da kalıp idareye devam ediniz. Ben ve vezirler, paşalar sefere iştirak edelim. Gözünüz arkada kalmasın! dedi.

-İyi dinle Sokullu! Bu vasiyetimi, benden sonra gelecek nesl'e de aktar! Bir padişah  daima askerleri ile birlikte sefere çıkmalıdır. Asker, padişahını yanında görünce yiğitliği artar! Düşman ise, padişah sefere iştirak ettiği için karşısındaki orduyu çok güçlü görür, cesareti kırılır. Savaşı kazandıran asıl sebep, manevî kuvvettir! Bizlerin çocuk yaştan beri devlet idaresinde sayısız tecrübemiz vardır. Seferlerde bu tecrübeye acil ihtiyaç duyulan durumlar meydana gelebilir. Anlar, dakikalar çok zaman kaderin akışını tayin eder. Bu sebeple, yaşlı olmama rağmen sefere iştirak edeceğim! Sarayda kalıp, baş yastıkta ölürsem, yarın mahşer günü Fatih ünvanlı atalarımın huzuruna nasıl çıkabilirim?

-Karar padişahımındır.

Padişah, ilerleyen yaşı sebebiyle aylar süren bir yolculuğu, at sırtında nasıl tamamlatabilecekti? Bunun için, at üstünde dik durabilsin ve askerlere dinç görünebilsin diye sırtına kuşak gibi urgan sarıldı. Sefere başlandı. Mevsim yağışlıydı. Birara top arabaları bataklığa saplandı. Hayvanların fizikî gücü, topları bataklıktan kurtarmaya kâfi gelmedi. Ordu ilerlemişti; o civarda az sayıda asker ve paşalar vardı. Sultan emir verdi:

-Bütün yüksek rütbeli erkân, paşalar dahil, herkes bataklığa girsin. Top arabalarına omuz versin!

Hepsi soyunup bataklığa girdiler. Top arabları bataklıktan çıkarıldı. Sultan, tarihçiye dönüp dedi ki:

-Yaz! Gelecek nesil ibretle okusun ve tatbik etsin! Kanuni'nin paşaları ve vezirleri bataklığa girdi. Top arabalarına omuz verdi. Bir facia Allah'ın izni ile böylece atlatıldı.

Kanuni, burada kendisinden sonra gelecek nesillere ve tarihe, Allah yolunda cihad gayretinin zirvesini teşkil eden bir örnek hediye etmiş oluyordu. Ayrıca bu seferde Kanuni'nin artık Allahû Tealâ'dan şehitlik talep etmesi de aynı olgunluk sebebiyledir.

Ulu Hakan, ardındaki ihtişamlı bir sultanlığa son mührünü vurduğu Zigetvar'da ellerini açıp Rabb'ine şöyle niyaz etti:

-Yarabbi! Nice müddettir yeryüzünü benim zaferlerimle doldurdum. Vasıl olunmadık recam, hasıl olunmadık duam kalmadı. Artık Habib-i Edîb'in hürmetine seadet-i şehadet ve ardından da cemâlini müşahedet ni'metlerini bu kemter kuluna nasip eyle!

-Yarabbi! Nice müddettir yeryüzünü benim zaferimle doldurdun! Bütün dileklerimi ve dualarımı kabul ettin. Artık Sevgili Peygamberin (S.A.V) hürmetine şehit olma mutluluğunu ve ardından seni görme ni'metini bu aciz kuluna nasip eyle!

Bu duadan bir müddet sonra Muhteşem Süleyman, sefer esnasında vefat eden dördüncü Osmanlı Sultanı olarak Rahmet-i Rahmân'a yürüdü. 

Ulu Hakan'ın cenazesi, dört yüz muhafızın nezaretinde İstanbul'a getirildi. Süleymaniye Cami'nin musalla taşına kondu. Cenaze namazı beş yüz müezzinin, tekbirleri birbirlerine aktarmaları ile kılındı. Cemaatin arka ucu Fatih Camii'ne dayanıyordu.

Kanuni'nin naaşı, kabre indirilirken bir sandık getirilip "Vasiyeti gereğidir!" denilerek, o da kabre konulmak istendi. Şeyhülislâm Ebusuud Efendi'ye bunun, Hakan'ın bir gün evvelki vasiyeti olduğu bildirilince, merakla sandığı açtı. Kendisinin Hünkâr'a verdiği fetvalarla karşılaştı. Hayretler içinde donakaldı:

-Sen kendini kurtardın Ulu Hakan! diyerek hüzünlendi ve ağlamağa başladı. Çünkü Kanuni, hayatı boyunca yapacağı her işin fetvasını almış, ondan sonra uygulamıştı.

Görülüyor ki, mübarek atalarımız, nefslerine uymayarak olgunluk içinde vakarlı bir hayat yaşamışlardı. Onlar, insanî cevherlerine kavuşabilmenin vicdan huzuru içindeydiler. İslâm'ın mahlûkata ve insana bakış ve davranış tarzının, ince hassas, zarif örnekleri oldular. Ulvî davranışları ile hakimiyeti altında bulundurdukları insanlar ve nesillerine birer mutluluk rehberi oldular.
[post_ads_2]

YORUM

Ad

Bakla,1,Blog,1,cevizli tahin,1,Dini Hikayeler,5,Dinimiz İslam,37,Faydalı Bilgiler,1,Genel,1,Hikayeler,8,Mobil,1,Pasta Tarifleri,20,Sağlık,31,Şifalı Bitkiler,30,Tarih,23,Yemek Tarifleri,11,
ltr
item
Yazar Halo: Kanuni Sultan Süleyman (İslam Erkekleri)
Kanuni Sultan Süleyman (İslam Erkekleri)
Kanuni Sultan Süleyman, Kanuni devrinde İslâm-Türk mimarisinin ölmez eserleri, mimarlık sanatının yüce devi Sinan vasıtası ile gerçekleştirilmişti. Kanuni
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUZt_avdbVtYp9qGKbGVlZyrvgPnVfZaeSkANJr_Z6E1Cg6284-jiCZH3LgvbcUkqJb7XMLjiYSDPtSM4rRmdOpe3JPBpByd8euvYsXdt28OmWCXGzAH-ZSrxUyliAH2j50KR-90lJRarh/s400/Kanuni+Sultan+S%25C3%25BCleyman.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUZt_avdbVtYp9qGKbGVlZyrvgPnVfZaeSkANJr_Z6E1Cg6284-jiCZH3LgvbcUkqJb7XMLjiYSDPtSM4rRmdOpe3JPBpByd8euvYsXdt28OmWCXGzAH-ZSrxUyliAH2j50KR-90lJRarh/s72-c/Kanuni+Sultan+S%25C3%25BCleyman.jpg
Yazar Halo
https://yazarhalo.blogspot.com/2018/03/kanuni-sultan-suleyman-islam-erkekleri.html
https://yazarhalo.blogspot.com/
https://yazarhalo.blogspot.com/
https://yazarhalo.blogspot.com/2018/03/kanuni-sultan-suleyman-islam-erkekleri.html
true
3722613241266003624
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi Herhangi bir mesaj bulunamadı TÜMÜNÜ GÖSTER Devamı Cevap Cevabı iptal et Sil By Ana Sayfa SAYFA YAYINLAR Tümünü Göster SİZİN İÇİN ÖNERİLEN YAZILAR ETİKET ARŞİV SEARCH TÜM YAYINLAR İsteğiniz ile eşleşme bulunamadı Geri Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Paz Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Oca Şub Mar Nis Mayıs May Haz Tem Ağu Eyl Eki Kas Şu anda 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago 5 haftadan fazla önce İzleyiciler Takip et BU PREMİUM İÇERİK KİLİTLİ Adım 1: bir sosyal ağda paylaşın. Adım 2: Sosyal ağınızdaki bağlantıya tıklayın. Tüm Kodu Kopyala Tüm Kodu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız. Table of Content