Ertuğrul Gazi, bir gün can dostu kılıç arkadaşı Akça Koca'yla beraber oturmaktadır. Ertuğrul Gazi ufuklara doğru bakarak derin düşüncelere daldı. Dalgın duran Ertuğrul Bey'in kafasını meşgul eden bir şey olduğunu hisseden Akça Koca sorar:
"Hayırdır Efendim, pek dalgın duruyorsunuz?"
"Hayırdır inşallah Akça Kocam... Dün gece bir rüya gördüm. Bir ocağın başında oturmuşum. Ocaktan etrafa alevler yükseliyor. Ocağa dikkatle bakıyorum. Ocaktan temiz ve ab-ı hayat gibi bir su, yol yaparak ilerliyor; gittikçe çoğalıyor, genişliyor ve aşağılara inerek ovada toplanıyor. Ben ne olacak diye heyecan içinde iken tam bir derya haline geldi. Buna hayret ederim."
Beyi pür dikkat dinleyen Akça Koca sakalını sıvazlayarak bir müddet düşündü. Ve sonra yüzünde tatlı bir tebessüm belirdi. Neşeyle başladı rüyayı yorumlamaya:
"Gözün aydın olsun gazim! O ocak sensin. Gönlün Allah aşkı muhabbeti ile alev alev yanmaktadır. Müjdelerim seni! Gün gelip senin bir oğlun olacak, o gördüğün billur su kaynağı misali, derya gibi bir devlet kuracak. Bu devlet bütün bir cihana hakim olacaktır diye sözlerini tamamlamış Akça Koca.
Rüya bilindiği gibi gerçekleşir ve Ertuğrul Gazi'nin Gündüzalp, Savcı ve Osman isminde üç oğlu dünyaya gelir. Osman Bey'in soyundan devam eden hükümranlık sonucunda, altı asır bütün cihana adalet, insanlık ve birbirinden güzel eserler sunacak oolan Devlet-i Aliye-i Osmaniye zuhur etmiştir.
YORUM